Rejim değişikliği istemeyen çok sayıda AKP’li de ‘Hayır’ diyecek

  • 11 Mart, 2017
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

Çok uzun yıllar öncesinden tanıdığım biri İrfan Değirmenci. ATV Haber’in en parlak yıllarında Ankara ofisimize parlamento muhabiri olarak gelmişti. Çok yetenekli, çok çalışkan bir TV gazetecisiydi. Gerçekten de çok başarılı oldu. Sadece haberciliği değil, samimiyetini de çok sevdi seyirci. Ve yine en açık haliyle neden “Hayır” diyeceğini açıklarken işinden oldu!

İrfan’la Beyoğlu’nda buluştuk ve Mert fotoğraflarımızı çekerken bütün İstiklal’i yürüdük. Daha doğrusu yürüyemedik! Ben, İrfan’ın ne kadar çok sevildiğini gözümle gördüm o gün. Dilerim bu takdir onun mesleğine devam etmesini de sağlar.

12irfananafoto30cm
ARABASI YOK, EVİNİN BORCUNU HâLâ ÖDÜYOR İrfan Değirmenci, araba kullanmıyor, metrobüse, otobüse biniyor. Borcunu ödediği bir evi var. İşçi emeklisi bir baba, ev kadını bir annenin güçlüklerle yetiştirdiği haberci oğulları, halkla iç içe olmayı seviyor…

– Nasıl gelişti her şey?
Ben de ne olduğunu tam anlayamadım ama galiba hayırlısı oldu. Bildiğin kovulduk! İnan kapının önüne konulduğumdan beri bu kadar uzun süre yürümemiştim açıkçası sokakta, seninle birlikte şu az evvel geçirdiğimiz vakit iyi geldi. “Abi helal olsun” diye geliyorlar. “Bir cesaret oldu” diyen var, “bir umut ışığı oldu” diyen var. Çok da geriye dönüp bakmamak gerek.
‘her şey tıkırında değil ki’

– Kovulmana “bu bir algı operasyonu” yazan bile oldu havuz medyasında…
Nefret ediyorum o kelimeden! Eğer şayet bir algı operasyonuysa bizzat üzerime oynanmak istenen bir operasyondu bu. Ben bugüne kadar hiçbir operasyonun parçası olmadım. Bu her şeyden önce benim ifade ve düşünce özgürlüğüme vurulmuş bir darbeydi. Ama rızkımı veren Allah’tır, kula minnet eylemem. Bu baskılar yeni de değil aslında, özellikle son dört yıldır neredeyse yayınladığım her haber ve yaptığım her yorumla ilgili sıkıntı yaşamış bir insanım.

– ‘Kalsaydınız, oyunuzu söylemeden gazetecilik yapsaydınız’ diyenler de var…
Evet, bunu söyleyen de çok oldu izleyicilerimizden. Fakat bu “her şey çok normal” demek olmaz mıydı? Oysa her şey çok anormal. Beni ekranda görünce bile “aa demek ki o kadar da kötü değil bu gidişat” diyen anneler var. Ama hayır, gidişat iyi değil, yani ben artık orada olamayacak duruma geldim. Bakın beni kapının önüne koydular, fark ettiniz mi? Her şey çok normal ve tıkırında değil, yolunda gitmeyen şeyler var memlekette. Bunun fark edilmesi de önemli değil mi?

– Kurumdan yapılan açıklamada “gazeteci tarafsız olmalıdır” vurgusu vardı…
Bugüne kadar yapılan seçimlerde hangi partiye oy vereceğimi hiç söylemedim. Ama bu önümüzdeki öyle bir seçim değil ki. Herhangi bir partiye oy vermiyoruz, bir rejim değişikliği neredeyse. Ben eminim ki AKP’nin içinde de bu değişikliğin doğru olmadığına inanan çok sayıda güzel vatandaşımız var. Onlar da ‘Hayır’ oyu kullanacaklar. Seksen milyonu ilgilendiren bir anayasa değişikliği hakkında herkesin bir söz hakkı olduğunu ve o söz hakkını da kullanabileceğini düşünüyorum. Ben de kendi kişisel mecramda, Twitter hesabımda bunu yaptım, bundan ibaretti. Hayır diyeni kapının önüne koyarak sen ‘Evet’ tarafında olduğunu ispat etmeye çalışıyorsun.

‘SON GÜN BİLE BİRİNCİ BİTİRDİK’

– İşten çıkarılma kararını kim bildirdi?
Twitter’da neden ‘Hayır’ diyeceğimi yazıyordum. Tam 20. maddeyi yazdım, telefonum çaldı. Arayan, kurumun en yetkili yöneticisi; diyor ki bana, “Hacklendin mi?” “Yooo” dedim “E ne yapmak istiyorsun, ekrana mı çıkmak istemiyorsun” dedi. Ben de “Ben doğru bulmuyorum olan biteni, burada ya da sokakta, ya da televizyon ekranında her yerde bu düşüncemi söylemek, söyleyebilmek istiyorum. Ha size uygun gelmiyorsa lütfen düşünün bir şekilde icabına bakın” dedim. Daha ben telefonu kapattım, bir bildiri yayınlandı internete koyuldu; “bu arkadaşımızın iş akdi feshedilmiştir.” O kadar hızlı!

– Dediler ki “zaten reytingleri kötüydü, gidecekti…”
En son bıraktığımız günü bile kendi saatimizde birinci bitirdik. Ben her çıktığım ekranda kanal ortalamasının çok üstünde izlenme payları alıyordum. Bu kadar izlenmem rahatsızlık yaratıyordu. Çünkü her daim insanların içinden geçirip söylemediklerini ben dile getiriyordum canlı yayında.

‘Pazarımıza buyurun size bir tezgah açalım beraber satış yaparız’

– Bu kadar destek bekliyor muydun?
Açıkçası beklemiyordum. Bülteni birlikte yaptığımız arkadaşlarımla, Ertuğrul Albayrak ve Buluş Akpolat’la şunu konuşurduk hep “Bak biz Gezi’de mağdurun yanındaydık, Soma’da aynı şekilde, Ermenek’te ilk yayını yapan olduk. Kadın cinayetlerinde, çocukların başına bir iş geldiği zaman hep mağdur ailelerin yanında olduk. Acaba bizi unuturlar mı?” Çok güzel bir yanıt verdiler bize…

12irfanozlemdik25cm

– Bu süre içinde hiç teklif almadın mı?
Vallahi, çok içten teklifler geldi. Mesela hiç unutamayacağım tekliflerden biri hakikaten çok ciddi ve samimiydiler. “Eğer pazarımıza buyurursanız size bir tezgahlık yer açarız” diyen pazarcı arkadaşlar oldu. “Buyrun gelin beraber satış yaparız” dediler. Ben eyvallah dedim, o teklifi aldım gönlüme koydum. Onun dışında mesela Twitter üzerinden yazan, kapılarımız sana açıktır diyen meslek büyükleri oldu, çok teşekkür ettim ama biraz dinlenip düşüneceğim.

– Ne olacak nisanda?
Duygularım ‘Daha kötüsünü yaşamayacağız, çok acılar çekildi, bitecek, bitmesi gerekir’ diyor. Dünyanın hiçbir zaferi, siyasi, politik, ekonomik hiçbir zaferi bir insanın canından kıymetli değil. Umudum tek bir kişinin burnu kanamadan sağ salim sürecin içinden çıkacağız. Önümüze yolumuza bakacağız. Bu ülkenin o kadar pırıl pırıl gençleri var ki, her şeyden evvel o gençlere emanetiz hepimiz, o gençler kolay kolay bu ülkenin komşularımızdaki karışıklığı yaşamasına izin vermeyecekler.

Yedi Uyurlar’ın hikayesi

– Kitabın çıktı, “Bir Uyuyup Uyanalım”. Nasıl gidiyor?
Üçüncü baskıyı yaptı üçüncü günde. Yurtdışından arayıp soranlar var, destek olmak için almak istiyor. Ben de diyorum ki: “Destek olun çok teşekkür ederim ama okursanız da çok mutlu olurum.” Çünkü benim ilk romanım, çok değerli benim için.

– Ne zaman başladın yazmaya?
İnkılap Kitabevi’nden bir arkadaş geldi, geçen yıl ağustos ayında dedi ki: “Bir otobiyografi ya da bir meslek kitabı yazmayı düşünürseniz biz basalım.” Ben de “Haberlerime konu ettiğim insanlarla ilgili çok güzel bir roman projesi var aklımda, o onu yazayım kabul ederseniz” dedim. Kabul ettiler.

12kitapkapak17cm

Ve ben ağustos, eylül, ekim, kasım, aralık, ocak ayları boyunca gece işe gidip gündüz uykusuz kalarak yazdım. Öyle güzel bir şeymiş ki roman yazmak… Bu roman, 6 ayın öyküsü. Roman 30 Ekim’de başlıyor, 29 Ekim’den Cumhuriyet Bayramı’mızdan bir gün sonra başlıyor. 21 Mart’ta, bahar bayramında sona eriyor. Bu 6 ay içinde 7 karakterimin başına gelenlerin öyküsü bu.

– Niye 7 karakter? Kim bunlar?
Yedi karakterim var, çünkü Yedi Uyurlar hikayesi aslında bu.
Büyük hayranı olduğum o büyük çınara, Yaşar Kemal’e bir gönderme. Ömrünün son günlerinde röportaj yapmışlar Yaşar Kemal’le “Ne yapmak isterdiniz hayatınızda” diye, “Daha güzel yazmak isterdim” demiş. Ben de ömrümün son gününde belki aynı şeyi söyleyeceğim. Daha güzel yazmak, daha güzel anlatmak isterim. Çünkü bildiğim başka yaşama biçimi yok.

Anadolu’nun farklı yerlerinde Yedi Uyur mağaraları vardır. Yaşadıkları dönemdeki sıkıntılardan ve baskılardan çok bunalan ve kendilerini mağaraya kapatıp yüzlerce yıl uyuyan yedi insanın uyandıklarında her şeyin değişmiş olduğunu görmelerinin öyküsüdür. Ve benim yedi karakterim de o kadar bunalmış vaziyetteler ki son yıllarda, bir çıkış yolu arıyorlar kendilerine. Umut da var ama kitabımda.

– Artık kitap yazarak mı ilerlemek istiyorsun?
Ona okur karar verecek. Cebimde çok öykülerim var, çok romanlar var. Belki günün birinde kendi başıma gelenleri ve medyada yaşadıklarımı da yazacağım.

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir